Pınar Nur Eroğlu

2023-08-20

Kendimiz, dış dünyamız ve geleceğimiz hakkında olumsuz düşünceler, olumsuz duyguların ortaya çıkmasına neden olur. Düşünce kalıplarımızda küçük değişiklikler yapmak, bu duyguların üstesinden gelmemize yardımcı olabilir. Ancak bu düşünceleri düzene sokmak, her birey için göründüğü kadar kolay değildir.

Bilişsel-davranışçı terapi, bireylerin kökleşmiş duygusal, bilişsel ve davranışsal inançlarını tanımlamalarına ve olumlu duygulara geçiş yapmalarına yardımcı olur. Kişi, önce inanç sistemini (günden güne) ele alır, kökleşmiş inançlarını sorgulamaya başlar ve ardından bunları kabul etme sürecine girer. Farklı durumlarda nasıl hissettiklerini ölçeklendirmek, farkındalık sürecinde yardımcı olur. "Olumsuz duyguların değiştirilemez olduğu" inancı aslında bireyin düşünce dünyasında yanıltıcı bir süreçten kaynaklanır.

Mevcut dış dünya içinde, insanlar her zaman kendileri olma çabası içindedir. Kendileri ve dış dünya hakkındaki düşünceleri, zamanla duygularını ve davranışlarını şekillendirir. Bu ilişkiler zinciri, çözülemez bir düğüme dönüşebilir. Düğümler ancak zamanla ve kademeli olarak çözülebilir.

Geleceğe yönelik beklentiler her birey için farklılık gösterebilir. Önemli kaygılar yaratan durumlar, birey için çözülemez bir olaya dönüşebilir. Beklentilerin ele alınma şekli kişiden kişiye değişebilse de, geleceğin belirsizliği bazen içimizi ürpertir. Derin bir nefes alarak, kaygımızı bir balon gibi görebiliriz; istersek şişiririz, istersek havasını boşaltırız. Bu, bir kez daha, duygularımızı ve düşüncelerimizi kil gibi şekillendirmeyi içerir.

Davranışlarımızı netleştirmek, duygularımızı mümkün olduğunca kabul etmek ve duygularımızın gökyüzü kadar gerçek olduğunu anlamak, zamanla bir beceriye dönüşebilir. Bu beceri, adım adım ve zamanla, her zaman edinilmeyi bekler.